Mimaride Minimal Etkiler

1960’lı yıllarda ünlü mimar ve tasarımcı Ludwig Mies van der Rohe’nin malzemeyi çelik ve cama indirgeyen sade tasarımlarıyla dikkat çeken ve “daha az daha çoktur” mottosuyla kendini özetleyen mimari minimalizm, sanattaki minimalizmden farklı olarak, objeye belirleyici ve zorlayıcı bir “işlev” yükler. Minimalizm, mimaride Philip Johnson, Pritzker Mimarlık Ödülü’nün sahibi Tadao Ando, Claudio Silvestrin, Luis Barragan, Michael Gabellini gibi ünlü mimarların yapıtlarında görülen, giderek artan tasarım felsefesi ve yaşam biçimi olarak hızla
yaygınlaşmasını sürdürüyor. Minimal mimari, biçim, alan düzenlemesi, malzeme, detay ve renklerde sadelikle daha iyi ve işlevsel bir tasarıma ulaşmayı hedeflemekte. Rahatlığı, sıcaklığı, estetiği ve işlevselliği öne çıkaran çağdaş minimal ev tasarımının temel özelliklerinden kısa şöyle bahsedebiliriz:
- Biçim ve sadelik

Minimal evler, geniş boşluklarıyla, basit, anlaşılır, verimli bir plan düzeni ile tasarlanır. Bu, mekanların karmaşık olmayan planlarında öngörülebilirlik ve netlik uygulanır. Basit formlar, açık kat planları, minimal iç duvarlar, mütevazı depolama alanları ve bol gün ışığı birçok minimal kat planının ortak özellikleri arasındadır. Cephelerinde, kapı ve pencereler için geniş açıklıklar bulunan, çok sayıda girinti çıkıntılardan, karmaşık eğriler veya açılardan kaçınan basit tasarım ve basit çatı profilleri minimal evlerin karakteridir.
- Giydirme malzemesinde süreklilik

Yapının tümünde kullanılan, süreklilik gösteren bir giydirme malzemesinin fiziksel özellikleri ve yatay ya da dikey çizgileri veya dokuları, görsel çekiciliği kolayca sağlayabilmektedir.
- Boş, açık, ışık dolu alanlar

Mutfak ve yaşam alanları arasındaki açıklık, mekânın ışık alması için önemlidir. Beyaz ya da açık renkli duvar yüzeyleri, modern detaylar, az eşyalı alanlar ve sade renk paleti minimaliz ev iç mekanına sakinlik ve özgürlük hissi kazandırmaktadır. Aydınlık, geniş, estetiğe önem veren bir düzenle tasarlanmış ferah alanlar, minimaliz iç mekanların ortak özelliğidir. Yalnızca çok gerekli mobilya ve aksesuarların kullanıldığı ve “nesnelerin de soluk alabildiği” mekanlarda, doğal ışığın bolca kullanılması mekânın ambiyansına katkı sağlar, alanın soğuk ve steril değil, sıcak ve rahat bir ortam haline getirir.
- Abartıdan uzak detaylar

Minimaliz iç mekân, yoğun süslemeden uzak, yalnızca gerekli olanı gösteren, dolap, merdiven ve döşeme detaylarıyla öne çıkar. Örneğin, kabartmalı desenli paneller yerine düz panellerin kullanılması, hem çok sayıda küçüklü büyüklü dolabın hem de raflarda açıkta duran nesnelerin oluşturduğu görsel karmaşayı ortadan kaldırır. İyi tasarlanmış cepheler ve pencere ayrıntıları, gereksiz süslemelere duyulan ihtiyacı ortadan kaldırır. Ayrıca, sade minimaliz detaylar çok daha uygun maliyetlidir.
- Malzemelerin stratejik kullanımı

Yapılara özel bir kişilik kazandırmak amacıyla, yapı malzemelerinde yalınlık ön planla tutulur. Minimaliz yapılarda genellikle, cam, beton ve ahşap yapılar tercih edilir. İstenen yerlerde de betona ahşap görünümü verilebilir. Yine, örneğin kiremit dokusu, modern bir banyonun sade renk paletine görsel bir zenginlik sağlar. Tuğla duvar gibi göz alıcı materyaller, dekorasyon amacıyla yer kaplayan kalabalık raflara ve biblolara gereksinim duyulmadan tek başlarına yeterli olurlar.
Minimaliz yapılar, iyi bir ev tasarımının, formlarda, malzemelerde ve detaylarda sadelikle sağlanabileceğini gösterir. Minimaliz, duygu mahrumiyeti ya da yaşam standartlını düşürmek demek değildir. Düzeni, ferahlığı ve sakinliği seçmektir. Az sayıda şeye odaklanmak, tüketim çılgınlığını ya da anlamsız biriktirmeleri önlemenin ötesinde, içinde yaşadığımız mekanların ve şeylerin biçim, doku ve renklerine olduğu kadar, değerlerine de dikkat eden bir yaşama biçimine bürünmektir.