Sanatta Metinsiz Anlatım: Kadın

Sanatın ilk dönemlerinde nesne olarak konumlandırılan kadının, ilerleyen zamanda özneleşmesi serüvenine, kadının sanatla mücadelesine tanık olacağız bu çalışmada.

Sisler arasında saklanan, görülebilen, duyulabilen ama anlaşılmaz güzelliklerle çevrilidir dünyanın etrafı. Sanatında varoluşundan bu yana, gizemiyle sarmalayan, sanatçıların eserlerinin de bazen gizli öznesi, bazen kavgası, bazen ta kendisi olmuştur kadın. Kısaca sanatın en büyük mottosudur kadın.

“Kadın olarak doğmak, erkeklerin mülkiyetinde olan özel, çevrelenmiş bir yerde doğmak demektir” diyor John Berger Görmenin Biçimleri’nde. Bu sınırlı ve koşullandırılmış bölge içerisinde yaşama ustalıklarının kadınların toplumsal kişiliklerini geliştirdiğini ancak bu durumun “kadının öz varlığının ikiye bölünmesi” ile sonuçlandığını ekliyor: “Kadın hiç durmadan kendisini seyretmek zorundadır. Hemen her zaman kendi imgesiyle birlikte dolaşır… böylece kadın içinde ‘gözleyen’ ve ‘gözlenen’ kişilikleri kadın olarak onun kimliğini oluşturan ama birbirinden ayrı iki öğe olarak görmeye başlar… Bunu şöyle yalınlaştırabiliriz: Erkekler davrandıkları gibi; kadınlarsa göründükleri gibidirler. Erkekler kadınları seyrederler; kadınlarsa seyredilişlerini seyrederler.”

Yazılı kültürün başlangıcında kadın imgesinin, kadını henüz toplumsal bellekte öteleyen, tekinsizleştiren bir imge olduğu gerçeği var. Antik Yunan mitolojisinde Zeus’un yarattığı ilk kadın olan Pandora, insan soyunu cezalandırmak için yaratılmıştır. Daha sonra ki süreçlerde çeşitli dinlerde de kadına aynı vasıf yüklenmiştir. Demonik imgeler ve dişil şeytanlar bu efsanenin bir parçası olarak karşımıza çıkar.

Kadının ceza ve bela imgesi olarak eserlerde sürdürldüğü dönemde, erkeğin doğruluk ve ahlak sözcüsü ilanına, Barok dönemin kadın ressamı Artemisia Gentileschi’nin yaptığı ironik anlatımla lanse edilmiş resimleri anımsayalım.

Hengabeli ilerleyişin her anının kalıcı izler bıraktığı satta kendi seyirinden yol almaya başlamıştır. Beral Madra’nın da işaret ettiği gibi sanatta kadın imgesi genel olarak idea-kadın’dan alegorik-kadın’a(soyut-kadın) oradan da meta-kadın’a doğru ivmelenmiştir.

İlkel sanatlarda kadın, doğurgan yanı öne çıkartılarak abartılı tasvirlerle betimlenmiş. Erkeğin cinsel uzvunu bereketle özdeşleştirerek grotesk bir anlatımla kült nesnesi haline getiren yontucu(lar) kadını da doğurgan yanıyla betimlemişler. “ Ünlü Willendorf Venüsü (İ.Ö. 21.000-30.000) keçi benzeri bacakları ve aşırı geniş kalça kemikleri, kocaman göbeği ve körfez benzer vulvasıyla [2]” kanonik bedenin uzağındadır

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir